Trabzon Gezisi – Nisan 2014

Merhabalar,

Gezdiğim güzel yerlerden Trabzon..

Nisan 2014 ‘de gitmiştim bu şehre..Karadeniz şehri..
Güzel şehir..Bir hafta sonunu değerlendirmek amacıyla gittiğimiz şehirde harika yerler gezip , eğlendik..
Güzel tarihi yerler, şelaleler, insanlar gördük..

Cumartesi sabahı uçakla seyahat ettikten sonra saat 8 civarı hava alanındaydık Havaş servisleriyle çarşıya ulaştık.Öncelikle meşhur olarak belirtilen Çardak pidede güzel bir pideyle kahvaltı yaptık..

 

Kendimize şehre yakın bir otel bulup gezmeye başlamayı düşünüyorduk. Hemen merkezde girdiğimiz bir otelde , uygun fiyata otel bulup burada eşyalarımızı bıraktık ve
gezmeye koyulduk..

İlk gezimiz , Sümela Manastırı oldu..

Sümela’ya gidebilmek için turlar düzenleniyor..

Biz de öyle yaptık..
Ulusoy’da çalışan şöför amca , şeker insanla yolculuğa

başladık..

Sümela Manastırına belirli bir yere kadar arabayla gidiliyor

sonrasında yolculuk yaya olarak devam ediyor..

Yokuşlu yollardan geçerek ulaşabiliyorsunuz. Giriş ücretli.

“Zigana dağı eteklerine kurulmuştur. Yapı doğa bakımından oldukça zor yerlere yapılmıştır. Yapının dibinden Meryemana (Panagia) deresi akmaktadır.

Manastırın yapılışı ve yapımı hakkında efsaneler mevcuttur. İnanışa göre burayı Atina’lı Barnabas ile Sophronios adlı iki rahip yapmıştır. Bu iki rahip rüyalarında Hz. İsa ve Hz.Meryem’i görmüş ve gördükleri yer Sümela’nın bulunduğu yerdir. Birbirinden habersiz olarak yola çıkan bu iki rahip birbirlerine gördüğü rüyayı anlatınca beraber manastırın temelini atmışlardır. Manastırın asıl adı Meryem Ana Manastırı’dır. Sümela ise bunun Rumcadaki adıdır. Manastırın M.S 395 yıllarında tamamlandığı tahmin edilmektedir. Trabzon Rum İmparatoru III. Alexios döneminde yapılan bu eserin yapımına katkı vermiştir. Bu yüzden eserde kurucusunun III. Alexios olduğuna dair deliller bulunmaktadır.

Sümela’yı Hristyanlar tarafından değerli kılan en önemli nokta ise Hz. Meryem resmidir. İnanışa göre bu manastırda Hz. İsa’nın havarilerinden olan Aziz Lukas’ın çizdiği Hz. Meryem portresi manastırı kuran rahiplerle birlikte buraya gelmiştir. Ancak bugune kadar herhangi bir resim bulunamamıştır. Manastır bazı dönemlerde dönemini yitirmiş çeşitli yağmalamalara maruz kalmıştır. define avcıları tarafından sıklıkla kazılmış ve bir süre sonra harabeye dönüşmüştür. İçinde çeşitli yangınlar çıkmış ve birçok tarihi değeri kaybolmuştur.Trabzon fatihi Fatih Sultan Mehmet burayı aldıktan sonra manastırın haklarına dokunmayacağına dair bir ferman yayınlamıştır. Yavuz Sultan Selim buraya iki büyük şamdan hediye etmiştir. Diğer zamanlardaki padişahlar da buraya dokunmamışlar ve çeşitli onarımlarla gelişmesini sağlamışlardır.
Manastıra ulaşım ise; belirli bir yere kadar araçlarla ulaşım sağlanır. Daha sonra ormanın içinden bir patika izlenir. Uzun ve dar merdivenler çıkıldıktan sonra manastıra ulaşılır. Manastır daha sonra Türkiye Cumhuriyeti tarafından restore edilerek günümüz halini almış ve turizme açılmıştır. Hala Trabzon şehri için büyük turistik önem taşıyan Sümela her yıl binlerece kişi tarafından ziyaret edilmektedir.”

Alıntıdır..  http://www.bilgiustam.com/sumela-manastiri-trabzon/

Yollar orman, manzara, ağaç , çiçek böcek..

Güzel fotoğraflar için bire bir..

Akan ırmağın sesi bile huzur veriyor..

http://youtu.be/pURmM1ygdVE

 

Maçka’da güzel akan ırmağın aşağısında bulunan restoranlarda balık yiyebilir manzaranın keyfini

çıkarabilirsiniz. Hatta “Dünyadaki cennet köşelerinden birindesiniz” tabelasını da görebilirsiniz 🙂

 

 

Buradan saat 14.00-15.00 civarında dönüş yaptık.. Ne yapalım , ne edelim derken.. Listemize

baktık.

Boztepeye çıkmaya karar verdik..

Boztepe’ye çarşıdan minibüslerle 10 dakikada çıkabileceğiniz bir yer.. Bununla ilgili bir anımı

paylaşmak isterim..

Çarşıda bulunurken eğer çok yakınsa minibüse binmeyelim yürürüz diyerek halktan birine

sormayı uygun gördüm.. Bir abiye sordum. Aramızda şu diyaloglar geçti..

-Abi merhaba, Boztepeye nasıl çıkarız ?
-Bak evladım, kaç yaşındasın ?
-24 abi ??
– Bak ister 15 olsun ister 65 .. Şurada minibüsler var gördün mü 10 dakikada gidiyor.. Hiç kasmaya gerek yok..
– Eyvallah abi 🙂

Haliyle minibüse binerek çıktık..

Ve Trabzon’u tepeden seyretmek.. Güzel şehir doğrusu..

Tabi buraya kadar gelmişken semaverde çay

içmemek olmaz..

Çay candır.. Semaver ile çay bu manzarada iyi gider..

Fiyatlar uygun.. Semaver fiyatı 15 TL

Burada gün batımını izleyebilir..

Manzaranın tadını çıkarabilirsiniz..

Bizim listemizde gezeceğimiz diğer yerler olduğu için

fazla oyalanmadık 🙂

Atatürk Köşkü..

Harika güzellikte bir yer, geçen sene gittiğimde restorasyon yapılmaktaydı.

Mustafa Kemal Atatürk ; Haziran 1937’de kendisi için düzenlenen Köşk’te iki gece kalmış ve 11 Haziran gecesi bu Köşk’te bütün mal varlığını canından çok sevdiği Türk Ulusuna armağan etme kararı almış.Mal varlığının bir listesini hazırlayarak gereğinin yapılması için başbakana göndermiştir. Atatürk Trabzon’daki Köşkten mal varlığını milletine adarken şöyle diyordu :”insanın serveti manevi kişiliğinde olmalıdır.Mal ve mülk bana ağırlık veriyor.Bunları milletime vermekten ferahlık duyuyorum.

Zağnos vadisi..

Harika bir vadi , söylenenlere göre gittiğimde yeni yapıldığı belirtiliyordu..

Her yerlerin Avm , binalarla dolu olduğu büyük şehirlerde böyle parklar, vadiler , insanı dinlendiren, huzur veren yerler görmek harika..

Akşam olmuştu ne yapsak diye düşünüyorduk..  Listemize baktık, Akçaabat var.. Tabi ki gittik..

Akçaabat da dolaşırken karnımız acıktı.. Cemil Ustayı çok duymuştuk..
Harika Akçaabat sahilinde restorana girdik.. Ve tabi ki Akçaabat Köfte siparişi verdik..

Hani gerçekten en güzel yediğim köfteler arasında diyebilirim.. Deniz manzaralı restoranda, köftenin yanında bir çok yemek de geliyor.. Bulgur pilavı, tatlı ikram..

Gerçekten fiyatları da uygun olan bu restoranda yediğim köfte unutulmazlar arasında.. Mutlaka uğramadan geçmeyin..

Akçaabat sahilinde ve merkezinde dolaştık.. Artık geç saatlere gelmiştik.. Merkeze tekrar dönüş yapıp meşhur Uzun sokakta dolaştık..

1. günümüzü dolu dolu geçirdik ve baya bir yorulmuştuk.. Otele giderek güzel bir dinlenmeden sonra son günümüzü de güzel değerlendirmek istiyorduk..

Önce sabah Trabzon müzesini gezdik, burada bronz heykeller, tarihi eşyalar gördük.. Güzel bir müze..

Uzungöl’e gitmeye karar verdik..

Yine şehirden kalkan turlarla Uzungöl’e gitmeye karar verdik…

Uzungöl’e giderken şöför manzarası güzel olan , akan dere, ırmak,  çay ne varsa dura dura, eğlene eğlene, geze geze gidiyorduk 🙂

Güzel fotoğraflar çekmek için bire birdi.. Fotoğraflardan bazıları..

 

Ve Uzungöl..

İnsan gerçekten burada yaşasa normal şehirde

yaşayana göre bir 15 sene geç yaşlanır..

İnsana huzur veren bir göl..

Bulutun o gölün üzerine inmesi , o harika

manzara anlatılmaz yaşanır..

Bisiklet kiraladık, gölün etrafında tüm yolu turladık..

Akan gölün etrafında , oturmak , dinlenmek huzur verici..

Gölün akan şırıltısı , insanın ruhunu dinlendiriyor..

Bisiklet kiralayan bir çok yer var.. Fiyatlar ortalama fiyatlarda..

Etrafta hediyelik eşyalar satan bir çok işletmeci var..

 

http://youtu.be/zILsoNLH86I

Böylece Uzungöl ve Trabzon maceramız da sona erdi..

Merkeze geri dönerek hava alanından uçağımıza binerek İstanbul’a geri döndük..

Güzel bir hafta sonu geçirdik.. Daha çok gezilecek yerler olmasına rağmen dolu dolu gezdik..

Hoşça kalın 😉

Paylaş

Trabzon Gezisi – Nisan 2014” için 2 yorum

  1. yazınızda o kadar güzel anlatmışsınız ki memleketime bir kez daha hayran kaldım tşkler paylaşım için

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir